Anlık İleti - 5

30 Haziran 2009 Salı

0 yorum  

Aylar, haftalar, günler, saatler geçiyor... Yalnızlık ve sessizlik dipleşiyor... Derinlerime düşüyorum her geçen dakika... Kimse bunun farkında olmuyor...


Kimsenin farkında olmasını istediğim yok ama; hiç mi belli olmuyor? Çaresiz bir insan hiç mi anlaşılmaz "uzaktan" bakıldığında? Uzaktan... Evet, uzaktaysa nasıl anlaşılsın ki...


Yaklaşan günlerde kendi doğum günümü değil, ölüm günümü kutlamak istiyorum. Büyümek değil, ölmek istiyorum. Ölümün soğuk kolları olduğunu söyleyenlere inat, ben o sıcak kollara kavuşmak istiyorum...


Ben zaten kendi derinliğimde boğulurken, en yakın diye tabir edilen kişilerin ilgisizliğinden, anlayışsızlığından yakınmak istemiyorum. Kendimle mücadele edemezken, sıkıntımın boyutunu anlatamaz ve anlayamazken insanların benim üzerime gelmelerini hazmedemiyorum. Ne kadar zor bir durumda olduğumu kimse anlamıyor ve anlayamaz da!


Gecenin bilmem kaçında, zangır zangır titreyen ellerimdeki ilacı ağzıma sokmaya çalışmayayım. Işıklar sönünce, saatlerce hıçkıra hıçkıra ağlamayayım. Rahat olmam gereken insanların yanından, beni daha çok rahatsız ettikleri için kaçmayayım. Benim yanımda olduğunu sandığım insanlara da... Neyse. Ben tekim. Tek. Kimsesiz. O kadar.


Neyse ne. Neden yazıyorsam sanki... Gelip de okuyacak mısın? Gün gelip de beni anlayacak mısın?
Hiç de kendini o kadar değerli sanma. Bu kelimelerimin hiçbiri sana değil çünkü.



Bu kelimeler hiçkimseye değil!




İşte yazılan bu saat...

Rüzgar, Ben ve Sen

9 Haziran 2009 Salı

2 yorum  

Yürüyorum, yağmurla toprağın kavuşmasına az önce tanık olduğum mavi serinliği giymiş deniz kenarında… Attığım adımlar, kar tanelerinin gökyüzünden yere süzülmesinden de yavaş…


Düşünüyorum en saklımı… Yitiriyorum aklımı… Soğuk, yüzümü yalıyor, sensizlik canımı yakıyor… Aldırmıyorum… Ne aklıma, ne soğuğa ne de canımın yanmasına…


Takip ediliyorum sanki… Attığım her adımda belime dolanan rüzgar, seni düşünürken de beni rahat bırakmıyor. Ama sağ olsun, seninle yanan içime bir faydası dokunmasa da, serinletiyor seni düşünürken ateş basan yüzümü…


Zaten yavaş olan adımlarımdan iyice derman kesiliyor. Boş ve ıslak olan banka oturuyorum ıslak ıslak. Ne kadar çok ıslanmışım… Yeni fark ediyorum. Beni sarıp sarmalayan rüzgar yine iş başında. Sanki beni korumak istiyor bir şeylerden. Ya da ben mi yanlış anlıyorum onu? Beni hiç bırakmıyor rüzgar. Kollarını dolamış belime, halbuki benimle işi ne? Çok sonra anlıyorum. Rüzgar da benim gibi karşılıksız sevdaya tutulmuş… Bırakmıyor beni ama benim sevdiğim başka biri…


Rüzgar vazgeçmiyor benim gibi. Belli mi olur, ben de ileride rüzgarı severim belki… Hem sevmediğimi kim söyledi ki? Seviyorum rüzgar seni… Yüzüme değdiğinde verdiğin rahatlığı kimse vermiyor bana… Şu anda sarmalamandan anlıyorum beni ne kadar çok sevdiğini. İnan ben de seviyorum seni. Ama benim yüreğime kazınan başka biri…


Bilirim beni sevmekten vazgeçmeyeceksin, benim de onu sevmekten vazgeçmeyeceğim gibi. Ama sorun şu rüzgar; Ben biliyorum senin beni bırakıp gitmeyeceğini. Peki o biliyor mu, onu sessiz sedasız, uzaktan sevmeye devam edeceğimi?…




09.06.2009 / 16:42