Anlık İleti - 4 İletildi Raporu / Ablam'dan Bana...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

1 yorum  

YÜZÜNÜ DÖKME KÜÇÜK KIZ...



Yolunu kaybetmiş bir küçük yaprak düştü avuçlarıma.


"Solup gideceğim. Rüzgara kanışım ölümümdür!" diyen bir küçük yaprak...




Narin kıvrımları incinmesin diye ellerimden bir an olsun indirmedim. Baktım uzun uzun, ta ki hikayesini fısıldayana dek kulağıma.




Düşüşünü(mü) anlattı bana. Kabuk tutmaz sandığı acısını(mı) anlattı.
Gözyaşlarını görmüyorum sandı, oysa ellerim ıpıslaktı. Ve gözbebeğimin ucunda bir yağmur damlası...




Dinledim onu. Dinledikçe anladım kendi yolculuğumu. Ne kadar bendi anlattıkları. Anlattım ona. Bilerek, anlaması için zamanı olduğunu.




Birinden işittiklerimiz, bir yerde okuduklarımız anca içine düşüp yaşayınca anlam bulurdu. İzi kalmalıydı ki BİZİ oluşturabilsin.




Yalan sevmezdi küçük yaprak, en az benim kadar. O yüzden yalandan masallar anlatmadım ona. Umuda boyalı nice yarınları anlattım.




Kıpırdandı, omuz silkti avuçlarımda.




"Ben rüzgara kandım, kanıp düştüm. Düşüşüm ölümümdür. Benim yarınım yok ki." dedi defalarca. Kiminde mahcup, kiminde öfkeli...




Ona bakıp, gülümsedim.




Kaldırdım avuçlarımdaki küçük yaprağı semaya. Tepemizde dalları salınan ağacı fark etsin istedim. Gövdesine dokundum ağacın.




Bak küçük yaprak... Senin bir ömür kadar sevmeye meyilli yüreğin burda saklı!


Görmüyor musun, köklerin nasıl da tutunmuş toprağa?


Görmüyor musun, dalların rüzgarla bir dans etmeyi öğrenmiş?


Bak küçük yaprak senin özün bu salınan ağaç.


Bak, hemen yanı başındaki ben. Köklerimiz aynı toprakta sarmaş dolaş, görmüyor musun? Aynı yağmurla susuzluğumuzu dindiriyoruz.




Dinle bak, dudağımda senin için bir ıslık...




Yüzünü dökme küçük kız.
Bırak üzülmeyi
Yalnız sen misin bir düşün,
Unutan sevilmeyi.

Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır.

Yüzünü dökme küçük kız.
Kızma onlara.
Yalnız sen misin bir düşün,
Zincir oranda buranda
Her tutsağın bir kaçışı,
Uykunun uyanışı da vardır.

Yüzünü dökme küçük kız.
Yaşamın anlamını bul.
Sonra dinle kendini,
Yolunu bil.

Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır.




Yüzünü dökme küçük kız... Hüznün aynadaki suretim kadar tanıdık.


Yüzünü dökme küçük kız...


Seni seviyorum...


ABLAN


16.05.2009 / İkindi vakitleri...

Anlık İleti - 4 / Ablama...

8 Mayıs 2009 Cuma

0 yorum  

Neler oluyor böyle?
Nereye gidiyor her şey?
Ben bu kadar hareketsizken, bu kadar durgunken, bu hareketlilik niye?
Ne olur kaçmayın benden... Kimse kaçmasın... Kaçıp giderseniz daha çok canım acır...
Bunalttım mı sizi? Çok mu sıktım? Çok mu meşgul ettim?
Sizi çok mu sevdim?...
İnandıramıyor muyum kendimi?
Ben yalan söylemedim. Ben yalan sevmedim. Ben yalandan sevmedim.


Yolunu kaybetmiş evsiz bir çocuk gibiyim...
Yolunu kaybetmenin hiçbir anlamı olmayan, zaten evi olmayan bir çocuk gibi...
Dalından kopmuş, savrulan bir yaprak gibiyim...
Zaten dalından koparak ölmüş, savrulmasının hiçbir anlamı olmayan bir yaprak gibi...


Şimdi hata bende mi?
Sevmediğini düşünmem, seni sıktığımı düşünmem, benimle konuşmak istemediğini düşünmem... Bunları düşünmem hata mı?
Senin, benim için çok değerli olduğunu, gerçekten ama gerçekten bir ablam olduğunu düşünmem ve bütün bu düşündüklerimin birleşince canımı yakması hata mı?


Seni çok severken, her geçen gün senden uzaklaşıyor olma düşüncesi...
Doğru değil bu değil mi? Ne olur doğru olmadığını söyle... Ama içinden gelerek... Ne olur, "Sen benim gerçekten ama gerçekten kardeşimsin ve ne olursa olsun benimlesin" de. Nasıl ki kanından canından kardeşi ne yaparsa yapsın ondan uzaklaşmaz insan, ne olur biz de öyle olalım...
Ama eğer beni sevmiyorsan da ne olur söyle... Bileyim bunu...


Anlatamıyorum...
Olsun...


Ben seni çok seviyorum ablam. Bu yeter, değil mi?
Geceler boyunca senin için gözyaşı dökecek kadar... Seni üzmemek için susacak kadar... Seni meraktan uyuyamayacak kadar... Benim için ne kadar değerli olduğunu ifade edemeyecek kadar... Sana hiçbir faydam olmadığı için kafamı duvarlara vuracak kadar çok seviyorum seni ablam...


Bunların senin için hiçbir önemi yok mu?
Bunların senin için hiçbir anlamı yok mu?
Biliyorum, var. Olmalı...
Biliyorum...
Biliyorum...
Biliyorum...
Sen benim canım ablamsın. Biliyorum...
Seni çok seviyorum...


08.05.2009 / 01:35

Anlık İleti - 3 / Özür Dilerim...

7 Mayıs 2009 Perşembe

0 yorum  

Yalnız başıma "sensizlikle" başa çıkamıyorum... Ne olursun anla...
Anla artık, dayanamıyorum...
Anla artık, tükeniyorum...
Anla artık, sözlerim sana...
Anla artık, gözyaşlarım sana...
Anla artık, korkuyorum...
Anla artık... Beni anla... Sana olanı anla... Sensiz yapamadığımı anla...
Bir de rica etsem;
Seni ne kadar çok sevdiğimi anla...

Hiç mi olmayacak gerçekten? Hiç mi sevmeyeceksin? Hep mi imkansız olacaksın benim için?
...
İmreniyorum sana...
Böylesine bir sevgiye kayıtsız kalabilmeyi başarıyorsun ya...
Çok güçlüsün sen...
Hayranım sana...

Senin için, hep silik bir nokta olacağım değil mi? Gerçi ben senin için "hiçbir şey"im... Hangisi daha kötü, bilemedim...


"Sus" diyorum kalbime, beni dinlemiyor... Özür dilerim...
Seni ilgilendirmeyen şeyler yazdığım ve hissettiğim için çok özür dilerim...
Çok özür dilerim seni çok seviyor olduğum için...


07.05.2009 / 02:55

Anlık İleti - 2

4 Mayıs 2009 Pazartesi

0 yorum  

Kaşlarım çatık yine bu gece. Şu an, şu sıra... Her an ekranı parçalayacak gibi hazırda duruyorum. Bakışlar sert, sözler sert, düşünceler sert...
Sen hiç mi, o kişiden habersiz saatlerce, günlerce, haftalarca, aylarca ağlamadın?...
Sen hiç mi, o kişinin duymayacağını bile bile ona yalvarmadın?...
Sen hiç mi, o kişi için kendini hiçe saymadın?...


Düşünmek istemiyorum seni, anlıyor musun?
Şu an sinirliysem, canım yanıyorsa, delicesine seviyorsam ve ağlıyorsam hepsi ama hepsi senin yüzünden. Evet, senin yüzünden işte. Suçluyorum seni. Seviyorum seni...


Seni düşünmekten başka bir işe yaramayan şu kafamı parçalayasım var. Boşa kürek çeken yüreğimi alıp elime parçalayasım var. Elime ne geçerse parçalayasım var...


Delireceğim artık, delireceğim. Benim sesli-sessiz çığlıklarımı kimse duymuyor. Acımı-mutluluğumu asla olduğu gibi yaşayamıyorum. Patlayacağım ya.


Şu an etrafıma bakıyorum ki elime ne geçirip de neyi kafamda parçalayabilirim...
Neden sinirimi alamıyorum...
Sıkıyorum ellerimi...
Elime geçen sehpayı...


Sus artık, sus!
Her şeyi söylemek zorunda değilsin.
Kapa çeneni!...
...




04.05.2009 / 00:50

...Gelse

2 Mayıs 2009 Cumartesi

0 yorum  

Bir el gelse…


Elimin üstüne… Dokunsa…


Hiç bırakmasa…






Bir göz gelse…


Gözümün üstüne… Baksa…


Hiç kaçmasa…






Bir dudak gelse…


Dudağımın üstüne… Değse…


Hiç ayrılmasa...






Bir yürek gelse…


Yüreğimin üstüne… Birleşse…


Hiç terk etmese…






Bir sen gelse…


Benin üstüne… Tek olsa…


Hiç bırakmasa…
Kaçmasa…
Ayrılmasa…
Terk etmese…


02.05.2009 / 00:52