Yalnızlık buz gibi içilen bir bardak su gibidir... Dişleri kamaştırır, tadı ağzında kalır, bazense ne anlaşılmaz, ne anlaşılır... Boğazları ağrıtır, sesi soluğu keser... İsteseniz de sesiniz çıkmaz.
Normal gibi görünen insan..
Gecelere inat insan..
Kendine inat insan..
Tuttuğunu koparamayan insan..
Dokunduğunu parçalayan insan..
Yağmurla, gözyaşını yarıştıran insan..
Ayıp eden insan..
Aslında sevecen insan..
Acaba sadece kendini mi düşünen insan..
Uzaktan öyle görünen insan..
Yakından hiç görünmeyen insan..
Ne idüğü, ne yedüğü, ne içtüğü belirsiz insan..
Karanlık yüreği, gecenin karanlığında huzur bulan insan..
Daha neler insan!..
Böylesi olmaz olsun insan..
Olmazların olmasını dileyen insan..
Sevdiğine kurban olamayan insan..
Çifte standarta kurban giden insan..
Elini çenesine, dirseğini dizine yaslayan insan..
Dolunayı, serin bir rüzgarla izlemeyi seven insan..
Düşünen insan modelli insan..
Düşüncesizliğini düşünen insan..
O'nu düşünen insan..
O'nun için ağlayan insan..
Biraz da yalnız insan..
Hayır, çok yalnız insan..
Umutsuzluğun dibine vuran insan..
Dalgınlığı yüzünden okunan insan..
Yüzüne bakılmasını istemeyen insan..
Gözyaşlarını alıp, yüreğine acı diye eken insan..
Düz yolda düşen insan..
Geleceğinden korkan insan..
Karanlıktan korkan insan..
Böcekten korkan insan..
Yüksekten korkan insan..
Ödü kopuk insan..
Allah'tan korkmalı insan!..
Konuşamayan insan..
İçine içine atan insan..
İyi bir haltmış gibi insan..
Burnundan değil, kalbinden soluyan insan..
Seven insan..
Kıskanan insan..
Paylaşamayan insan..
Ama ihmal edilen insan..
Belki de sıkılmışlar senden insan..
Sevgisini bile söylemeye çekinen insan..
Kendi sevgisinde boğulan insan..
Sevmesi haram olan insan..
Basit sevgilerle yetinmeyen insan..
Avucunu yalayan insan..
Dost nedir, kazanamayan insan..
Kendi kendini yiyen insan..
Kendisinden nefret eden insan..
İçine işleyen insan..
Sorulmayan insan..
Merak edilmeyen insan..
Bekleyen insan..
Aslında çok fazla bir şey istemeyen insan..
Susması gereken insan..
Susup da anlaşılmak istenen insan..
Bunun boş bir çaba olduğunu ne zaman anlayacak acaba insan?..
Kendisine ayrılacak vakit olmayan insan..
Bana bak insan!
Defol git başımdan!
20.08.2011 / 02:43
Sıradan diye tabir edilen bir ilkbahar günü. Güneşli bir hava. Cıvıldayan kuşlar, mis gibi kokan çiçekler, sek sek oynayan, top oynayan çocuklar... Çocukların hiçbirisi dikkat çekmiyor buradan bakıldığında. Ama bazı insanların hayatına "buradan" değil de, daha yakından bakmak gerekebiliyor, görülmek istenirse eğer...
Her biri çok mutlu. Koşuşturuyorlar, gülüyorlar, eğleniyorlar. Ne susuzluklarını ne de açlıklarını hissediyorlar. Bir de anneleri eve erken çağırmasa her şey tamam olacak.
Akşamüzeri olduğu için henüz, kimsenin annesi eve çağırmıyor. Günün en güzel vakti, oyunun en heyecanlı yeri... Yorgunluktan öylesine bitap düşülmüş ki, kaldırım kenarına oturmuş olan kızlardan biri, top oynayan erkek arkadaşlarından birisini işaret ediyor ve tüm kızlar düşen çocuğa bakıp kahkahalarla gülüyorlar. Düşen çocuğun canı acımamış olacak ki, o da gülmeye başlıyor. Yorgunluk ve saçmalamanın tam vakti! Diğer erkek çocuklar da durup gülmeye başlıyor, mahalle kahkahalarla çınlıyor. Kimse gülmekten, yere düşen arkadaşını kaldıramıyor. Hatta gülmekten yere yatanlar bile var. Yavaş yavaş gülüşmeler bitiyor, erkekler maçına kaldığı yerden devam ediyorlar. Kızlardan biri, herhangi bir şey, çok basit ve gülmeyi gerektirmeyen bir şey söylüyor. Ama kızlar yeniden kahkahalarla gülmeye başlıyor. Bu yorgunluk kızlara hiç yaramadı! Hele içlerinden bir tanesi var ki, diğer arkadaşlarının gülmesini bastırıyor. O ne kahkaha öyle! Gülüyor evet ama... Çocuklar içini çeke çeke değil, içinden gele gele gülerler ya. Bu kızın gülmesinde bir gariplik var. Onun sesi çok çıkınca, arkadaşları susup, tuhaf bakışlarla onu süzüyorlar. Ne olduğunu anlamayan küçük kızın kahkahası yavaş yavaş azalıyor ve yerini mahcup bir ifadeye bırakıyor. Ne oldu ki şimdi! Bu durum gerçekten tuhaf olacak ki, hepsi birden, bir tek utanan kız hariç, kahkahayı yeniden basıyorlar... Ses uzaklaşıyor, mahcup kız sokağa göz gezdiriyor, bir köpek kediyi kovalıyor, kız başını gökyüzüne kaldırıyor, uzaklarda bir yerde güneş batıyor...
Hava karanlık, hafif serin, belli belirsiz bir rüzgar... Serinliğin ve sessizliğin içerisinden duyulan bir çift küçük ayak sesi. Yorgun, ümitsiz, sanki yıllanmışçasına bir çift küçük ayak sesi... Bir şeyler mırıldanıyor, arada bir burnunu çekiyor. "Ve sen ne hissettiğimi bilmiyorsun!" Köşeyi dönüp de sokak lambasının vurduğu aydınlığa çıktığında kollarını birbirine dolamış olduğu görülüyor. Ufak ufak yağmur atıştırıyor, belli ki küçük üşüyor... Bir şeyler mırıldanıyor, arada bir burnunu çekiyor. "Ve sen ne hissettiğimi bilmiyorsun!" Yağmur hızlanıyor. Küçük, tam lambanın altına geldiğinde başını yukarı kaldırıyor. Işıkta yüzü görünüyor. Yüzü ıslak! Yağmur yeni başlıyor halbuki, bu küçüğün yüzü neden ıslak olabilir ki? Hayır, bugün oyun oynarken ne de mutluydu oysa. Hatta en çok o gülüyordu. Hem bu saatte, bu havada sokakta ne işi var? Yoksa? Hayır hayır, küçücük bir çocuk bu kadar hissiyatlı olamazdı. O daha küçücüktü, anlamazdı, umursamazdı. Hem ağlasaydı, hıçkırıkları duyulurdu. Çocuklar hep "annee" diye ağlardı, annelerinden dayak yemiş olsalar bile... Ağlasaydı mutlaka sesi çıkardı. Demek ki yağmurdandı. Halbuki yağmur da yeni başlıyor... Enteresan.
Sokak uzundu, ama küçük, yolu yarılıyor neredeyse. Sokak lambalarının altından bir bir geçiyor. Yüzü bir aydınlanıyor bir kararıyor, yağmur ise hızlanıyor... Küçük kız, bir anda duruyor. Ne olduğu anlaşılmıyor. Bir şeyler mırıldanıyor, arada bir burnunu çekiyor hatta burnunu koluna siliyor. Nedense bir anda koşmaya başlıyor, o küçük yüreği, sanki yerinden fırlayacak gibi heyecanlı görünüyor. Neler oluyor? Koşarken de mırıldandığı cümleler değişmiş. "Bana bir bak, sana kızgın bile değilim, sadece böyleyim..." Küçük kız, bir anda el çırpmaya ve sanki mutlu görünmeye başlıyor. Hakikaten enteresan! Küçük kız sonra hızını kesip, yavaş adımlarla yürümeye devam ediyor.
*Olmayınca tökezliyor insan
*Konu ne olursa olsun
*İnsanı, tek kişinin etkilemesi ne garip, değil mi
*Mutluluğunu, hüznünü, ruh halini...
*İster istemez etkilenmek çok enteresan
*Sanki o kişi olmazsa ilk başta dünya hiç dönmeyecek gibi
*O gün geçmeyecek gibi
*Nefes dahi alınamayacak gibi...
*Ama sonra dünya da dönüyor, o kahrolası kırgınlıkla gün de geçiyooor bitiyor
*Sen sadece yaşadığınla kalıyorsun, herkesten habersiz
*Herkes senden habersiz.
*Haberdar olunmakla, olunmamak arasında kalıyorsun
*Bilmesin istiyorsun, ama bilsin de istiyorsun.
*Bilmezse, acizliğin ortaya çıkmayacak
*Bilirse, intikamın körüklenecek
*Sonra kırgınlığın çok büyüyor, kendi kendine ispatlamaya çalışırcasına, onsuz da yapabilirim furyasına kapılıyorsun
*Yapabiliyormuş gibi gözüküp, aslında bi halt yapamıyorsun
*Sen sadece yaşadığınla kalıyorsun, herkesten habersiz
*Herkes cidden senden habersiz...
Bir yazışma esnası kayda geçmeyeceğini düşündüğüm cümleler...
Yazılan bu saat...
© 2009 Sessiz Hayaller | Bu tema KiniX tarafından düzenlenmiştir.