17 Aralık 2010 Cuma
6 Kasım 2010 Cumartesi

20 Haziran 2010 Pazar
Kaybetmeyi duymak istemedi
Ama kazanmak nedir de bilmedi...
Hayallerinin eteğine tutunmak istedi
Hayaller havalanınca elleri yetişmedi...
Uzun uzun baktı onların arkasından
Gözyaşları damladı yanaklarından...
Onların gidişine yeni hayaller yaktı
Belki de hayalleri sağanaktı...
Damladılar bir bir yükseldikleri yerden
Mutlu oldu genç bayan yüzüne düşenlerden...
Hiç tahmin etmiyordu böyle bir şeyi
Avcundaki en istediği hayaliydi...
Sımsıkı sardı ellerine hayalini
"Bir daha bırakmayacağım seni, söz" dedi
Avcundaki meret ona gülümsedi
Genç bayan kendinden artık pek emindi...
Yazılan bu saat...
19 Mayıs 2010 Çarşamba
usacağım "bugün", konuşmayacağım
Anlatmayacağım, bilmeyecek kimse.
Gözlerimden okunacak bir şeyler olduğu
Ama görmeyecek gözlerimi kimse...
Susacağım "bugün", konuşmayacağım
Ve hatta gülümsemeyeceğim bile.
Sırf seni haklı çıkarmamak için
Ceza vereceğim "bugün" kendime...
Sessiz kalacağım aylardır olduğu gibi
Belki farketmeyeceksin bile.
Ben cezamı çekerken şiddetle
Aklına geleceğim belki de...
"Bitmiş demek ki" diyebilirsin de
Yanıldığını öğrenemeyeceksin bile.
Ben "bugün" bu mücadeleyi verirken
Ve sen unuttuğumu sanacaksın "bugünü" belki de...
Yazılan "bu" vakit...
5 Mart 2010 Cuma
Gecenin siyahına bulanan hayallerinden, ayağına takılan taşları ayıklıyordu birer birer...
Gece geç vakit.
Gece henüz demlenmemiş yine de.
Gece demini alıyor, aşıklar nasipleniyor...
Ne mi yapıyordu?
Hayaller işte... Kuruyor...
Bilirsiniz... Hani hiç gerçekleşmeyen hayaller... Sizi durup dururken, yürümezken, hareket dahi etmezken bile düşüren, tepe taklak eden hayaller... Düşünmesi bile yeten hayaller... Hayal kırıklı hayaller... Yüreğinize batan, battığı gibi kanatan, kabuk bağlaması zor olan hayal kırıklı hayaller...
Bu hayaller size yüzünü dönmezler. Gerçek yüzünü göstermezler. Bu hayaller, hep sizin hayal ettiğiniz gibidirler... İstediğiniz kalıba girerler. Olmaz demezler.
Hangi beden isterseniz vardır bu hayallerde... Ben "M" beden kullanıyorum. Ama kilo aldım gibi. M beden hayallerim dar geliyor artık, sıkıyor beni. Sıkıyor, sarmalıyor. Ben sevmem dar olanları. Daracık zaten bu hayaller, yüreğime yapışıyor, sıkıyor, batıyor... Ah bu hayal kırıklı hayaller... Canımı çok yakıyor...
Ne mi yapıyordu?
Hayaller işte...
Herkes uyurken, hayallerde parmaklarının ucunda dolaşıyor... Tam hayale dalarken, boğazının kuruduğunu hissediyor, kalkıp bir bardak su alıyor... Rahatlıyor... İşte gözleri kapandı kapanacak yeniden. Hayale dalıyor... Daldı.
Yürüyen bir adam. Kadının önünden geçiyor. Kadın çaktırmadan önünden geçen adamın gözlerine bakmak istiyor. Kaldırıyor başını, bakıyor... Ne görüyor? Adam da o anda kadına bakıyor. Kadın ürperiyor, bakışlarını derhal kaçırıyor... Ve gülümsüyor, istediğinden çok daha fazlasını görüyor...
Gök gürlüyor, hayalden uyanılıyor... Geceaydın!
Yine bir şeyler batıyor... Bu hayal kırıklı hayaller çok fazla oluyor! Hep can yakıyor! O zaman size de bu size yüzünü dönmeyen, can yakan, ayağa takılan, yüreği kanatan hayal kırıklı hayalleri sırtından vurmak kalıyor...
Ah bu hayaller! Adama kalleşlik bile yaptırıyor...
Yazılan bu vakit...
18 Ocak 2010 Pazartesi
Yapamıyordum, yazamıyorum evet... Tükendim sanmıştım. Hala daha öyle düşünüyorum ancak haykırasım var... Biliyorum, sesim ulaşmayacak bile... Ve ben yine etrafındakileri ağlamasıyla rahatsız eden bir çocuk gibi muamele göreceğim. Anlamayacaklar neden ağladığımı, niye bağırdığımı... "Dikkat çekmeye çalışıyor" diyecekler belki de. Yok, değil vallahi. Çekemedim ben o dikkati. Alamadım "karşılık" denen mereti... Az mı yoksa fazla mı geldi anlamadım... Ki zaten onu tanımadım, tanıyamadım. Vakit yoktu, O da yoktu; ulaşamadım...
Bekledim, saatlerce, günlerce... Bugün mü, bugün mesela O'nunla konuşamadığım 119. günüm. Kahrolası sayılı günler çabuk geçmedi. Geçmek bilmedi. Çünkü o günlerin bir sayısı yoktu ki... Deselerdi bana şu kadar gün sonra konuşabileceksin yine onunla, beklerdim sonuna dek. Yine beklerim ama gelmeyecek ki... Ben yine de bekleyeceğim ama gelmeyecek ki... Olsun geçse de bir 15 ay daha, sessiz sedasız yaşayacağım onun kalbinden çok uzaklarda...
Hiç tanımadığınız birine ulaşmak öyle zor ki... Sonrasında onu sevmek ve dipsiz bir kuyuya düşmek... Düşmemek için kenarlara tutunmaya çalışmak ve parçalanmak...
Umut nedir ki? Var mıdır gerçekten ya da gerekli midir ki? Olgunlaşmak umut etmekten mi geçer? Umut etmek, üzülmek, düşmek, ayağa kalkmaya çabalamak ve olgunlaşmak... "İstemek" hangi başarmanın yarısı acaba? Haa belki de çok istemek dahil değildir başarının yarısına bile... "Gözden ırak olanın, gönülden de ırak olmasının" mantığı nedir? Hayır, yok ki böyle bir şey. Hani, bende böyle bir şey olmadı. Belki O da böyle sandı ve o yüzden böyle yaptı. Ama olmadı. OLMADI!!! Olmadın gönlümden ırak... Irak olma çabalarını anlıyordum zaten ama ne bileyim yine de koydu bana bu. Peki ne sanıyorsun, unutacağım mı seni? Sen ne sandın beni? Kolay mı bu kadar? Değil işte...
Anlatmayacağım neler hissettiğimi. Bu zevkten mahrum edeceğim seni. Bilmeyeceksin gönlümdeki derinliklerini. Senin istediğin gibi sil-ik- olacağım...
Hayranım sana,
Sabrına,
Sakince karşımda durup meydan okuyan o tavrına,
Varlığına...
Seviyorum seni, istemesen de...
İnadına...
Yazılan bu vakit...