Bayrama Dair...

21 Nisan 2009 Salı

 

“Nerede o eski bayramlar…” demeyeceğim. Çünkü değişen bayramlar değil, insanlar. Ben, “toplanırdık bütün aile, herkes orada olur, eller öpülür, havada kolonya kokusu, gülüşmeler derken…” tarzı şeyler bilmem mesela. Yok hayır, eski bayramları suçlamıyorum, ne günahı var gariplerin? Teknoloji ilerledi, samimiyet geriledi. İnsanlar artık birbirlerinin yüzlerini görmeye gerek duymuyor. Hadi yüzleri görmeyi geçtim, seslerini bile duyamıyor. Kalıp kalıp mesajlar, Çin malı modası kıvamında. Telefonda gözüne çarpan, mecburiyet hissedilen kişilere, istemeye istemeye atılan bir iki mesaj. Ne o? Bayramlaştık!!!


Kolonya yerine samimiyet kokan bayramlar nerede? Hiç kimsesi olmayan insanları en son ne zaman ziyaret ettik? En son ne zaman üzgün bir kalbi gülümsettik? Kendi adıma cevap vereyim, hatırlamıyorum!


“Sıradan bir bayram”dı yine bu yaşadığım. Hatta bu seferki daha tatsız. Tuzu mu azdı, şekeri mi anlamadım! Kesilen kurban bile görmedim. Eve gelen etleri görünce biraz biraz idrak ettim. Eskiden babamlar bayram namazından eve gelince, gecesinde bayram heyecanından uyuyamayan ben, yeni ve güzel elbiselerimi giyer, hep beraber kahvaltı edip, bayramlaşırdık. Ne güzeldi… Akrabaları ziyaret etmek daha bir keyifliydi. Küçüklüğümde hatta bir sefer ben de sokakta arkadaşlarla zillere basıp kaçmıştım. Oh be! İyi ki yapmışım. Ama hiç, başkalarından şeker toplamadım. Demek ki o zamanlar da tuhafmışım. Daldım eskilere, eskimeyenlere…
Ne diyordum? Ha evet. Bu bayram hep birlikte toplanıp bayramlaşmadık bile. Babamın elini zannedersem bayramın 3. günü öptüm. Ne acı… Allah’tan dayım ve teyzemler aynı anda geldiler de evde bayram tadında bir curcuna oldu…


Yok artık. Eski tadı yok, ne bayramların ne de insanların… Elini öpebileceğim bir büyüğümüz bile yok. Dedem uzakta. Elini öpüp, ona sarılamıyorum ki. Telefonda söylenen “Bayramın mübarek olsun” lar çok yavan. Anneannem de gideli hayli zaman oldu…


İnsanlar keşke birbirlerini daha çok sevse, birbirlerine daha çok değer verse… Daha sıcak bayramlar olsa, muhabbetlerden samimiyet tütse. Kalp kıran sözler söylenmese. Eskisi gibi, bayramlar güzelliğe vesile olsa, gönüller alınsa, sürprizler yapılsa, hediyeleşilse, gülümsemeler hiç eksik olmasa yüzlerde…


Yalnızlığa terk edilmiş insanların da bayramı kutlansa. Katı kalpler biraz yumuşasa. “Höyt!” diyen dedeler, torunlarını kucaklasa. Hatta mesela Noel Baba’nın dağıtmadığı fazla hediyeler, tepelerine bomba yağdırılıp anne-babasız bırakılan çocuklara verilse. Hadi Noel Baba, yap bir güzellik. International adamsın sonuçta.


Noel Baba, hediyeleri dağıtadursun, ben müsaadenizi isteyeyim. Ha bu arada, yediğiniz şeker ve çikolataların haddi hesabı yok. Ayıp yani, yiyen var yiyemeyen var. Bir de benim gibi canı pek istemeyenler var…


Sözü uzatmadan artık nice nice hayırlı bayramlara diyeyim. Alayım elime telefonu, şu gelen kalıp mesajlara bakayım. Hatta telefon elimdeyken bir tane de size yollayayım hiç adetim değildir ama, şeker tadında bir mesaj bu:


Seni üzenleyin topu patyasın, şekeyi çamuya düşsün, anneleyi onnayı hep dövsün, misketleyi kayboysun. Çay baydayını ellesinley, elleyi cıs olsun, dişleyi çüyüsün şokomel yiyemesin. Bayyamda kimse onlaya paya veymesin, yeye düşsünley uf olsunlay…



Bayramınız Mübarek Olsun…
2008 Kurban Bayramı…

0 yorum:

Yorum Gönder