Yaşlı Yaşlar

2 Nisan 2009 Perşembe

 

Yalnızlığa vuran bir vakit… Sessizlik can acısı… Sessizlik duygu sancısı…
Görünürde hiçbir şey yok. Hareket yok. Kişi yok. Ses yok. Sen yoksun. Ben de yokum…
Boş bakışlar var, anlam yüklenmekten aciz… Susuşlar var, kelimelere savaş açan… Soğuk var, sensizliğe bulanmış… Bir de kalp var ki… Bir de kalp var ki atışında sen, bakışında sen, sesinde sen, sessizliğinde sen, yaşında sen, yaşlılığında sen… Her daim sen…


- Akan yaşı umursamaz, yaş düşer yere kırgın halde -
Pıt…

Uzun yıllar oldu… Senli uzun yıllarım oldu kısacık gelen. Sensiz uzun yıllarım oldu takvim eskiten. Yaraya merhem diye basılan, adına zaman dedikleri meret bana uğramadı.


Pıt…


Gönülüm… Gönül gözüm… Göremiyorum, sensizim… Hani bırakamayacaktın beni?… Gitmeyecektin bensiz bir yere?… Haykırsam şimdi ne çare?... Duyar mısın bilmem ki, döner misin geri?... Çok oldu sen gideli… Yaşıma başıma bakmadı bu akan yaşlar… Aktı, durmadı tek bir gün bile… Neden yoksun gönül gözüm, nedeeen, nedeeen, nedeeen?…


- Burnunu çeker hafifçe -
Pıt…

Çok fazla değil mi bu ihtiyar yüreğe sensizliğin acısı? Gözümden akan yaşlar kaç yaşına girdi, bilir misin? Eskiyorum, yıllanıyorum onlarla birlikte. Benim, senin sevgine tutunduğum gibi tutunuyor yaşlar bana… Düşmüyorlar yakamdan. Öyle bağlılar ki bu koca ihtiyara…


- Yavaş adımlarla odayı geçer, merdivenlere ilerler, konuşurken gülümser -


Bak görüyor musun gönül gözüm? Akan her damla yaşımda ne güzel anılar var. Seninle yaşadığımız her şey yaşlarımda saklı. Öyle çok sahiplendim ki onları, okudum her birini sayfalarca, izledim sonu gelmeyen bir film tadında…


- Çenesinin altına kadar inen yaşı önemsemez, silmek için uğraşmaz, nasılsa yine düşecektir -

Biliyorum, seninle yakında kavuşacağız. Seni öyle özledim ki… Kırış kırış olan yanağında elimi gezdirmeyi, masumca bakan gözlerine bakıp gülümsemeyi, elini yavaşça tutup üzerine bir öpücük kondurmayı… Ama yakındır gönül gözüm, bunları yapabilmem yakındır. Bekle beni…


- Yaş, adamın çenesinde asılı kalmıştır resmen, düşmüyordur yere, yılların hatıraları ayrılmıyordur bir yere. Merdivene gelen adam, ayağını aşağı atar ama toparlayamaz kendini, alt kata kadar yuvarlanır yılların ağırlığıyla. En son basamakta kalır hareketsizce ve ağzından son birkaç kelime daha duyulur -


Gönül gözüm! Geliyorum, bekle beni…


- Ve son yaş da -
Pıt…


23.03.2009 / 04:56

0 yorum:

Yorum Gönder