Gölge Oyunu

28 Mart 2009 Cumartesi

 

Yorulmuştu… Gün içerisinde pek de bir şey yaptığı söylenemezdi. Biraz ortalığı toparlamış, ders çalışmış, bir şeyler okumuştu. Ama yorgundu işte. “Kafa yorgunluğu” dedi, pek de üstünde durmadı. Haftalardır bu haldeydi zaten. Herkes çoktan uyumuştu. Evdeki sessizlik onu daha bir yordu. Yatağa kadar gitme çabasına girmedi. Uzandı koltuğa. Üstüne de bir battaniye, tamam işte.


Yorulmuştu… Ama uyuyamıyordu. Kafasındaki düşünce girdabında savruluyordu. Gözünü kapattığında başı dönüyordu savrulmadan kaynaklı. Açtı gözlerini, dikti duvara. Sokak lambalarının ışığı odanın duvarına yansıyordu. “Ne güçlü ışıklar” diye düşündü. Halbuki ışıkların güçlü olması onu ilgilendirmiyordu. Amacı sadece kafasını dağıtmaktı. Kapattı gözlerini yeniden. Ama aklı duvardaydı bu sefer.



Açtı gözlerini.


Uydu alıcısındaki saat 02:54’ü gösteriyordu. Battaniyenin altına sinmişti iyice. Ama hala duvarı gözlüyordu. Çünkü duvarda bir hareketlilik vardı. Ya da arkasındaki hareketlilik duvara yansıyordu. Duvardaki siluetleri görmenin etkisiyle oluşan korku, içini titretti. Hayır hayır soğuk değildi, korkudan titriyordu. Sanki ona yaklaşan bir şey vardı. Adım adım… Gittikçe yaklaşan bir şey… Görüyordu duvardaki gölgesinden. Soluk alıp verişlerini duyuyordu, hemen kulağının yanında bir sıcaklık hissetti. Gömüldü battaniyenin içine…
İçeriden sesler geliyordu, belli ki biri su içmek için uyanmıştı… Rahatladı…



Açtı gözlerini.


Uydu alıcısındaki saat 02:54’ü gösteriyordu. Belli belirsiz gölgeler dans ediyordu duvarda. Yavaşça… İzlemek huzur veriyordu. İzliyor, gülümsüyor, daha iyi görebilmek için kafasını battaniyenin altından iyice çıkarıyordu. Bir yüz vardı. Değişik ve komik şekillere giriyordu. Kıkırdamasını zor bastırdı. Sessiz olmalıydı. Aynı odada kardeşleri de yatıyordu çünkü. Elini ağzına kapatıp gömüldü battaniyenin içine…
İçeriden sesler geliyordu, belli ki biri su içmek için uyanmıştı…



Açtı gözlerini.


Uydu alıcısındaki saat 02:54’ü gösteriyordu. Galiba fırtına vardı dışarıda. Ses duyulmuyordu ancak duvardaki hareketliliğe bakılırsa rüzgarın çok sert olduğu belliydi. Ürperdi bir anda. Sanki dışarıda yürüyormuş gibi rüzgarı içinde hissetti. Pencereden dışarı bakmaya cesaret edemedi. Oldum olası fırtınadan ürperirdi. Dışarıyı hayal etti. Savrulan yapraklar çöpler, kökünden çıkacağını sandığı ağaçlar, gözlerini korumaya çalışan insanlar... Yok yahu ne alaka? Gecenin bu vakti insanın ne işi var dışarıda! Duvardaki hareketlilik devam ediyordu. Fırtına onu üşütüyordu. Gömüldü battaniyenin içine…
İçeriden sesler geliyordu, belli ki biri su içmek için uyanmıştı… Rahatladı…



Açtı gözlerini.


Uydu alıcısındaki saat 02:54’ü gösteriyordu. O vardı karşısında. Hayret etti. Onun düşüncesinden uzaklaşmıştı halbuki. Daha gözyaşları kurumadan yine karşısına çıkmıştı. Duvarda duruyordu işte. Bir şeyler söylemeye yeltendi, ağzını araladı, komik bir cikleme haricinde başka bir şey duyulmadı. Duvardaki gölgeyle konuşmak ne kadar mantıklıydı? Duvardaki gölge gülümsedi. O da yaptığından utandı. Garip bir gülümseme eşliğinde gömüldü battaniyenin içine…
İçeriden sesler geliyordu, belli ki biri su içmek için uyanmıştı…



Açtı gözlerini.


Uydu alıcısındaki saat 02:54’ü gösteriyordu. Önce saati yoklayan gözlerini, duvara çevirdi. Bekliyordu. Bekledi, bekledi, bekledi… Kaşları çatıldı hafiften. “E hadi ama!” dedi kısık bir sesle. Duvarda oluşacak gölgeyi bekliyordu. Ne gelen vardı ne giden. “Saat doğru, tam vakti” dedi. Bu saatte görmüştü sanki. Gelmesi gerekirdi. Ama hiçbir hareketlilik yoktu. Duvara yansıyan ışık vardı ama ötesi yoktu işte. Belli ki gölge ona oyun etmişti. Kızdı. Battaniyeyi tuttuğu gibi üstünden çekip attı. Kalktı. Yavaşça ve sessizce mutfağa yollandı. Sessizce… Aynı odada kardeşleri de yatıyordu çünkü.
Ne yaptığını tam kavrayamadı ama belli ki su içmek için uyanmıştı. Birkaç yudum aldı… Rahatladı…


20.01.2009 / 01:30 suları ve sonrası…

0 yorum:

Yorum Gönder