Yalnızlık...

28 Mart 2009 Cumartesi

 

Kendimden önceki son çıkış, kendime varmadan son kaçış…
En ihtiyacım olan, beni en sarpa saran…
Seviyorum aslında yalnızlığı. Yalın olan güzeldir. Güzel olan da yalın mıdır? Ah keşke olsa. Ama bilmem belki de öyledir.
Dışarı çıkıyorum kalabalık. Arabaya biniyorum, dükkana giriyorum, eve dönüyorum kalabalık. Ama ben tüm kalabalıklara ve tüm kabalıklara inat yalnız…
Şimdi mesela… Aldım yalnızlığımı yanıma, başlıyorum yazmaya. Ama o da ne? Yalnız değilim. Her bir yanım kelime. Bir duygu seli, boğuluyorum galiba… Kelimeler kalemimle dans ediyor ama benimle oyun oynuyorlar. Varsın oynasınlar. Ben de onları kullanmayı seviyorum. Nasılsa yalnızız, kimse görmez onları kullandığımı…
Konuşuyorum sevdiklerimle, bitince konuşma gönlümün, beynimin, benliğimin elektrikleri kesiliyor. Korkuyorum işte o zaman; karanlıktan ve yalnızlıktan… Ben hep yalnızsam hep korkuyorum demektir. Peki bendeki bu cesaret neyin nesi? Yalnızlıkla bir alakası olmasa gerek.


Yalnızlığımı paylaşmak istemiyorum kimseyle
Seni düşünüyorum çünkü o vakitlerde sessizce…



Neden kendimi soyutluyorum, kendimi neden soyutluyorum? Buna bir anlam veremiyorum. Çoğu zaman insanlara güvenmiyorum. Zor seviyorum, çabuk kaybediyorum. Ve sonra…
Ve sonra yıkılıyorum. Büyük düşler altında eziliyorum….


Bu viraneye inat seveceğim seni!


- İçeriden ses geliyor -


Hani yalnızdım? Evet yalnızım. İçerideki ses beni alakadar etmiyor…
Ama beni bir gören var.


- Kafamı kaldırıyorum yukarıya, O’nu çoğu zaman ihmal edişim utandırıyor bu defa –


Biliyorum beni en garanti seven O. Benim de O’nu sevdiğimi biliyor. En korktuğumda, en bunaldığımda demiyor muyum O’na: “ Varlığını hissettir bana ”. Ağlayarak söylemiyor muyum O’nu çok sevdiğimi, O’nu iyi ki bildiğimi… Ve sonra hissettirmiyor mu varlığını bana…
Taş çatlasa biraz yalnız kalıyorum, gerçi taş da çatlamaz ya…


Seviyorum yalnızlığı, çekiyorum içime. Kokusu şey gibi… Islak toprak. Ferahlatıyor mu ne? Bu kokuyu hep duymak istiyorum. O zaman tek çare, “yalnızlık” diyorum…


Islak toprak kokuyorsun yalnızlığım
Bu yüzdendir kendimi senden koparamayışım.
Seviyorum seni, sadece seninle ya da benimle
Ne fark eder ki; benliğim zaten seninle özdeşleşmekte…

Hiç tatmadığım için bilemiyorum. Belki de sevilmez yalnız olan yalnızlık. Ben hep kalabalıklar içinde yalnız olduğum için, seviyorum seni ölesiye…


- Yalnızlığın bu ilan-ı aşk karşısında yanakları al al oluyor -
- Onun bu hali karşısında benim de yüzüme bir gülümseme oturuyor -


Nazlı yalnızlık! Gelmezsin herkese öyle, bence de gitme. Seni hak edene git, benim gibi ölesiye sevene.


- Ablamdan mesaj geldi -
- Yalnızlığın yüzü asılır –


Ne oldu yalnızlık? Yalnızız burada, anlat bana!


“Oynama benimle kızım!
Seni sevenler var, seni bana bırakmayanlar var.
Biz seninle beraber olamayız!...”



- Boynum bükülür -


Evet onları çok seviyorum, çünkü onlar da beni seviyor biliyorum. Ama aramıza girdiler diye düşünme. Onlar yanımdayken de ben seninle olmak istiyorum. Nedendir bilmem, onlar hep anlık. İsterdim hep benimle olsunlar; ama olmuyorlar işte… Hissediyorum sözlerinin sıcaklığını, samimiyetini içimde ama elime de dokunsalar keşke. Gözüm onları aradığında olmuyorlar yanımda. İşte o zaman sen beni yalnız bırakmıyorsun yalnızlık. Yine kalıyoruz bu durumda baş başa…


Beni yalnız bırakma yalnızlığım,
Yalnız sanadır ayrıcalığım.



Yalnızlığım yanımda gidiyorum uzaklara, yanımda bir tek O’nla…
01.12.2008/ Akşamı

0 yorum:

Yorum Gönder